Şu ilk satırda gördüklerinizin hepsi sağdaki küçük çekmeceden çıktı desem? Pis miyim neyim! Hayır o değil bir de ne ararsanız var. Yara bandı, sigara filtresi, oyun kağıdı, boya kalemleri, bir adet içi dolu pastil kutusu, para konulacak keçe cüzdanlar, sinek ilacı, misina (o nereden çıkmış hiçbir fikrim yok zaten hayatımda bir kere balık tutmuşluğum yok, bir kısım belgeler, Hukuk Usulu Muhakemeleri Kanunu, bir adet ajanda, kalemtraşlar, kalemler, fil kalemkutu, MANDAL (en komiği buydu bence), kablolar, falan filan...) :)
Eylül ayı benim için yılın en keyifli ayıdır. İçimi yıldızlar, yaseminler, büyüklü küçüklü ağaçlar kaplar! Varoluşsal bir anlam yahut geçmişteki bir olaya bağlı olarak gelişen bir önemseme durumu değil. Sadece yazdan sonbahara geçişin ilk adımı Eylül'de atılır ya işte ben bu duyguyu çok severim!
Baş ağrımın 8. günü. Non-stop gidiyoruz bakalım nereye kadar. En son bu şeyi yaşadığımda acilde omuriliğimden sıvı falan alıyorlardı, amcanın biri cenin pozisyonunda dur diye bağırıyordu! Zira iki kez beyin kanaması geçirdiğimden şüphelenildi. Ne tuhaf be, kendimin beyin kanaması geçirdiğimi düşünemiyorum. Bu tip şeyler hep başkalarına olur ya! Yarına bitirmem gereken babalar gibi bir temyiz dilekçemin olması nedeni ile geçici olarak yanımda ikamet eden annem, günlerdir başımın üzerinde duran ellerime dayanamayarak, şakaklarıma iki adet patates dilimini bir fular eşliğinde bağlayıp önüme de biramı koydu. (Patates- koca karı ilacı, bira da gevşemem için) Ana gibi yar, Bağdat gibi diyar olmaz dedim ben size! Avrupai Pehlivan ya da Yerel Samurai kıvamında bir şey oldum şu halimle. Gittim aynada kendimi gördüm, güldüm güldüm, geldim bunu yazdım. Hiç komik olmadı. Neyse, bu da böyle bir anımdı.
Mükemmel...
YanıtlaSilAynı düşüncedeyim... Eskilerden bir yerden!
YanıtlaSil