Kayıtlar

Temmuz, 2011 tarihine ait yayınlar gösteriliyor

Dün Konak'ta Vapur Battı!

Resim
Koyun can derdinde, kasap et derdinde dedikleri bu olsa gerek. Millet can hıraş, bense telefonumun ecük  kadar pikseliyle olay yeri inceleme ekibi modundaydım!  Sanatsal kaygı kötü bir şey yarim. Şuracıkta biri boğulsa 'pozu bozmaaaa, boyun hafif sağa, ufka doğru bak ' diye komut verecek haldeyim.  En kısa zamanda parasal durumları ayarlayıp iyi bir fotoğraf makinesi edinile!  Fermanımdır. Şu an bir daha ele geçer mi breh breh breh! Kaçırdık.  

Pers Prensim...

Resim
Şimdi çoook uzağımda ama ben hala onun gurultusunu dinliyorum. Güzel Persim benim, öfkeli neşem, ağzının pembesini öptüğüm...

Şarkı

Seviyorum!  bu  !

Kusur

Öncelikle şunu söyleyeyim, kafam çok dağınık! Yazdıklarımda bütünlük beklenmesin bir süre. Lütfen, rica ediyorum! Okuduğum günden beri beynimden akmayan bir söz var. (Kurduğum cümledeki öfkeye bakılacak olur ise bugün sinirliyim a dostlar! Gerçekten sinirliyim! Beynim aksın istiyorum şu sıra... Unutkanlığın bıçaklı sırtlarında yürüyüşe çıkmak ve geri döndüğümde sadece adımı hatırlamak istiyorum.)  Ben lafı uzatmadan şu malum cümleye geleyim: "Eksiksiz güzellik, özgün kusurların yerini tutmaz!" Yanlış hatırlamıyorsam Boris Vian'ın "Ve Bütün Çirkinler Öldürülecek" kitabının bir yerlerinde çarpmıştı gözüme... 6 kelimeden müteşekkil olmasına rağmen "çok" bir cümledir kanaatimce. Zaten hepinizin bildiği üzere, bizim gibilerin hayatında mevzu hiçbir zaman 'sayı'lar olmamıştır... Tek kelimeyle aşkı anlatıp, koca bir suskunlukla nefretimizi kusabiliriz ne de olsa! Boris Vian'ın güzellik, kusursuzluk, çirkinlik ve kötülük hakkında

NoCo(7)

"Bazı çiçeklerin varlıklarını yalnızca yetiştikleri iklime borçlanmış olmaları elbette onların güzelliğini azaltmaz ama başka iklimlerde yaşayamamaları varlıklarını eksiltir."  Murathan Mungan-Şairin Romanı

Penguen

Son günlerde, ne zaman denk gelsem Planet Earth'ü izliyorum. (Merak edenlere: BBC HD'de hafta içleri akşam saatlerinde yayınlanıyor.) Bu belgeseli izlemek bende her seferinde çok garip sonuçlar doğuruyor. Kendimden geçiyorum istemsizce. Büyülenmek, hayran olmak,  hüzünlenmek, dertlenmek, sevgi patlamaları yaşamak gibi hallere giriyorum; pek hoşlanmasam da! Dün son olarak kendi soyumuzdan nefret ettiğimi bir kez daha fark ettim. Hatta o kadar saçma bir ruh halindeyim ki kendime hayvan karakterlerinden sevgili falan seçer oldum. Mesela geçen akşamki bölümler çöller ve kutuplar ile ilgiliydi. (Hakikaten izleyin, muhteşem bir yapım. Ne kadar övsem azdır. Görüntülerin kalitesinden, müzik seçimine, anlatıcıya kadar her şeyiyle dört dörtlük!) Dün akşamki bölümden sonra yazdığım şey şu: Penguen gibi bir sevgili istiyorum, yüzü hep güler gibi, üşüdüğümde sokularak beni ısıtacak, emanet ettiğim yumurtayı karnında aylarca geri döneceğimi bilerek saklayacak, geri döndüğümd

Takıldım!

Bu matem dolu cennet...

Kudsi Erguner Trio

Resim
Dünden beri ney dinliyorum... Öyle bir doldu ki içime bir anda, nedensiz! Kudsi Ergüner bu işin en önemli ustalarından! Şu trio ise beni benden alıp götürmekte dünden beri. Tam da şimdi aklıma, bir vakit "ben ney üflüyorum" diyen biri geldi. "Ney üflüyorum" demek bu kadar kolay mı acaba? O sesi, pürüzsüz çıkaramadıktan sonra ne anlamı var ki? Üflüyorum desen kaç yazar? Kaldı ki o sesi pürüzsüz çıkarabilmek için en önce yüreği, ruhu temiz olmalı kişinin... Daha da bir şey söyleyip şu sesleri kirletmek istemiyorum. Söylemeden önce, dinlemek gerekir.