İki Heceliler ile Başlayan Bilmece
Bir kaç yıldır sosyolojik ve psikolojik boyutuyla ilgimi çeken bir konu var. O da -özellikle kadın- porno yıldızlarının kişisel özellikleri, içinde bulundukları psikolojik hal ve gündelik yaşamdaki hissiyatları. Ara ara aklıma gelir, geldikçe de ben tahminler yürüterek yanıtlar bulmaya çalışırım. Ancak bu, benim için açıklığa kavuşturulması pek kolay bir konu değil. Zira o kafaya nasıl ulaşılır bilmiyorum. Neden kafa yorduğuma gelince; sadece merak. Her sağlıklı insan evladı porno izler geyiğine girmeyeceğimi şimdiden söyleyeyim de içinizi rahatlatayım. Benim derdim başka, daha çok kadın gözüyle olaya bakabilmek kısmındayım. (Çocukken anneme niye bütün "ayıp kelimeler" aynı olan iki hecenin tekrarlanmasından oluşuyor diye sorup bir de dayanaklı olarak örneklemiş insanım: "pipi", "kuku", "meme", "popo".)
Ben bu konuyu bir süredir rafa kaldırmışken, Bir+Bir'in Ocak-Şubat sayısında bangır bangır karşıma çıkması beni şaşırttı. Çünkü birileri beni düşünüp dünya çapında oldukça ünlü iki porno yıldızı ile röportaj yapmış gibiydi. Kafamdaki bazı soruları ben sormuşum da onlar cevaplamış gibiydi. Bunlardan biri Sasha Grey, diğeri de Faslı Yasmine Lafitte. (Sasha'nın ismi çakma, Yasmine'i bilmiyorum.)
Bilirkişi değilim ama röportajlardan ve meraktan okuduklarımdan yola çıkarak biraz anlatayım:
Sasha Grey, dünya çapında ünlü bir porno yıldızı hanım kızımız. Kendisinin medyada bu kadar dikkat çekmesindeki en önemli sebepler arasında porno kariyerine ilaveten DJ'lik, müzisyenlik gibi bir kısım özelliklerinin bulunması (merak edenlere grubunun adı "aTelecine" - ki bence korkunç bir ses birlikteliği, hiç hoşlanmadım, müzik demeye dilim varmadı o kadar; kendisi yaptıkları müziği "deneysel saykodelik death dub" olarak tanımlıyor. Zaten bir müzik türü 2 kelimeden fazla bir şekilde tanımlanıyorsa ondan kaçmak gerek. Büyük ihtimalle: çok şey olmaya çalışıp hiçbir bok olamadığından anlatımı pohpohlanmıştır.) yani "başka şeyler" de yapabiliyor olması ve zekası yer alıyor. Zira çoğu kişi için bir "pornocu"nun zeki ve hatta pek çok vatandaştan entelektüel olması oldukça şaşırtıcı bir durum! Steven Soderberg'in 2009 yapımı The Girlfriend Experience filminde oynamış olması da büyük etken elbette medyatikliğinde.
Görüldüğü gibi yukarıdaki fotoğraflarda: mahallemin tikisi, Bedriye hanım teyzenin kızı kıvamında bir Sasha ile karşı karşıyayız. (Hatta sağdaki son İstanbul ziyaretindenmiş ben de şimdi buldum.)
Bir de kendisine şöyle göz atalım:
Bir de kendisine şöyle göz atalım:
Burada ise "Aaaabiii koş koş! Bedriye'anım teyzelerin kızı Sasha büyümüş, serpilmiş!" pozu ile görüyoruz. Daha serpilmişleri de vardı da blogumun geleceği açısından onları burada teşhir edemedim!
Sasha Grey'i bir kaç kez görmüşlüğüm olmakla birlikte esasen ilgimi çekmesi Bir+Bir'in Ocak-Şubat sayısında okuduğum röportajı ile başladı. Şayet imaj yaratmaya yönelik, kurgulanmış cevaplar değilse gerçekten zeka barındırıyor. Bir de Sasha'nın yaptığı işin gerine gerine arkasında duran bir tavrı var.
Misal, dergideki diğer röportajı veren Yasmine Lafitte gibi geçmişinden üzüntü ve utanç duyma, "onlar yitik zamanlardı, ben çok acı çektim, her zaman yalnızdım, o partilerde boy gösterirken ruhum tükendi" vırt zırt durumları yok Sasha'da. (Zira ben bu tavrı gayet ikiyüzlü buluyorum. "Artık yaşlandım yerime yeni bir yıldız buldular, bir zamanlar 5 dakikada kazandığım parayı şimdi kazanamadığım için ajitasyon yapmak zorundayım" durumundan ötesi değil. Şimdi bir şey diyeceğim olmayacak! O yüzden sus pus...)
Yasmine böyle cevaplar verirken, Sasha kızımız gayet istekli bir şekilde, cinsel kimliğini tanımak ve -kendince- kadın cinselliğini meşru kılmak adına bilerek ve farkında olarak bu camiaya dahil olduğuna, bu işi sevdiğine dair esaslı anlatımlarda bulunuyor. Yani kısacası diyor ki beni kimse "kötü yola düşürmedi; o hikayeler eskidendi". Hardcore yaşamayı seviyorum ve sevdiğim gibi yapıyorum.
Ben röportajı okurken, bir kadın neden bu denli enternasyonal bir arzu nesnesi olmak ister ki diye düşündüm... Ben, beni sevmesini istediğim adam dışında bir başkası tarafından arzulanmayı istemek bir yana dursun bunun düşüncesinden bile koşar adımlarla kaçabilirim. Flörtleşmek denen şeyden dahi hoşlanmam (geçiş süreçlerini sevmem: bir şey ya vardır ya yoktur) , hele ki ruhum bir erkeğe teslim haldeyken bir başkasının gözüne değmek bile bana batar. Bu yüzden "kesişmek" fiiline de oldum olası ifrit olurum. Kısacası, kendi bakış açımla düşününce Sasha'nın ruh halinin içinden çıkamadım. Belki Sasha gibi düşünen pek çok kadın olabilir, asla yargılamam ve garipsemem. En azından Sasha iki yüzlü davranmadan evet ben hardcore yaşıyorum, bunu yaşamayı seviyorum, geçmişimden ve yaptıklarımdan utanmıyorum, bunu şunun şunun için yaptım diyebiliyor. Tipik "parasızdım, elimden tutanım yoktu, beni bu yola düşürdüler" mavalından çok daha gerçekçi ve sade bir yaklaşım! İstemiş yapmış, kim karışabilir ki?
Şimdi bir yanda bu bilgileri tutalım. (sonra bırakacağız, akıllarınızı bununla uzun süre meşgul etmeyeceğim.) Diğer yanda bugün elime geçen bir gazetenin ekinde, Sasha Grey ile ilgili okuduğum küçücük bir köşe yazısından bahsedeceğim. Çünkü bu yazıyı yazmama sebep de o küçücük haberdir.
Haberde "Sasha Grey bilmem kaç martta Türkiye'de. Sasha artık porno geçmişi ile değil DJ'lik kariyeri ile anılmak istediğini söyledi" minvalinde bir şeyler yazıyordu. Yani işin özü, bizim bu gazetemiz tarafından kadının geçmişinden illa ki pişman olması istenmiş. Oysa Sasha, daha yeni okuduğum 3 sayfalık röportajında hiç de böyle bir şeye istekli görünmüyor; aksine porno geçmişinden sevgiyle ve şevkle söz ediyordu. Ya bizim gazetelerimiz bütün dünya kadınlarının namusunu cansiperane (!) bir şekilde sahiplendi ya da Sasha dengesiz. :) Ben artık kimin yalancısıyım bilemedim.
Porno, cinsellik, seks, üzerine uzun yazılar yazılabilecek; methiyeler düzülebilecek, sosyolojik boyutu da oldukça kapsamlı bir konu. Ben bu abidik gubidik yazımı yazarken bile inanın düşünce tellerim zorlandı. Yazacak, anlatılacak o kadar çok şey; varılabilecek o kadar çok sonuç var ki. En iyisi burada kesmek.
Ha ama bir dakika Sasha Grey röportajından bir kesiti de alıntılayayım da araştırmacı kimliğim daha bir süslü dursun, pekişsin. :)
Sizin şahsi bir tanımınız var mı? (pornografiye ilişkin soruluyor.)
Bence televizyon ekranlarında izlediklerimizin yüzde 80 i pornografik. Larry Flynt ve Hugh Hefner de başta benzer bir bakışla yola çıkmışlardı. Savaşlara giriyoruz ve insanların nasıl öldürüldüğünü izliyoruz. İnternette boynundan vurulan insanların klipleri dolaşıyor ama toplumumuz bunları izleyip eğleniyor, gülüyor. Sevdiklerimizi savaşa gönderiyoruz ve bunu mesele etmiyoruz çünkü vatan millet uğruna gittiklerini düşünüyoruz. Ama cinselliği konusunda güçlü ve bilinçli bir kadın görünce, "ne kadar yanlış ve iğrenç, insanları tecavüze teşvik edecek" diyoruz. Bunu orduda çavuş rütbesinde birinden kulaklarımla duydum. Bütün bunlar olurken, cinsel açıdan hala baskı altındayız. Şiddet, her nasıl oluyorsa daha fazla kabul görüyor ve meşru addediliyor. İnsanlar porno filmlerden şikayetçi ama ben şahsen seksten değil de şiddetten aptallaşan insanlar için daha fazla kaygılanıyorum. Bu tür düşünceleri genellikle "evin reisi" olmaya meraklı ve eşlerini dövmekte beis görmeyen erkekler sarfediyor. Seksten anladıkları, karşılıklı rızayla girilen, dönüştürücü, aydınlatıcı, arındırıcı bir ilişki değil, bir tür taciz. Son çekilen aksiyon filmini görmeye koşanlar ya da Amerika bir "terörist"i öldürüyor diye yumruklarını zaferle ilk kaldıranlar da bu tipler. Böyle konuşanların oturup porno izlediğine de eminim. İnsanlığa yaraşmayacak şeyleri desteklerken, beni ve meslektaşlarımı karalamaya çalışıyorlar. Şiddet, pornodur. Evet, seks şiddet içerebilir ama her pornografi de seks değildir.
(Bir+Bir , Ocak-Şubat sayısı)
P.S.: Bugün çiğ et yedim (dolma içi), benim de ondan dengem bozuldu, çiğ eti yerken de doğamızda yamyamlık olduğunu bir kez daha düşündüm hey Yarabbim sen bana akıl fikir ihsan eyle! Gitti gidiyor...
Bir dakika şu anda ayıldım çünkü yan komşudan gelen bir Rober Hatemo şoku yaşıyorum. Ey Tanrım da-ya-na-mı-yo-rum buuu-na ben. At-tın im-za-nı kıy-dın i-ki-mi-ze senn!
Melodic Death Metal üç kelimeden oluşup en sağlam müzik türüdür.
YanıtlaSilBen bu porno yıldızlarının parasızdım ondan yaptım haricinde ki kısım için bir çoğunun nemfomani olduğunu düşünüyorum ya da benzer psikolojik rahatsızlıklarda olabilir. Benim açımdan en basit açıklama bu geliyor aklıma =)
"death metal"i tek kelime sayıyorum. O ikisi yan yana öyle bütünleşmiş durumda. :)
YanıtlaSilşiddetle porno arasında kurduğu ilişki fena değil ama porno bağımlılığının da sekste tatminsizlik ve şiddete doğru yönelte bildiği de bir gerçek melodic death metalin de en sağlam müzik türü olduğu da tartışılır bizleri aydınlattığın için teşekkürler D. bu arada ben nedense hep (teşşekkürler) diye yazarım sonra düzeltirim
YanıtlaSilps: küçük bir okur ricası olarak şu kelime doğrulamayı kaldıramaz mısın ?
bu hatuna tensel iştahlar beslemenin yanında, kendisine neden saygı duyulması gerektiğini kısaca anlatan on numara bi yazı olmuş
YanıtlaSileyvallah :)
Evet şimdi sen bu yorumu yapınca Murat, ben de kendisine tensel iştahlar besliyor durumuna düştüm. Bir gün gelirse üzerine salacağım beslediklerimi. :p (tabii ki böyle bir durumum yok.) :)
YanıtlaSiltamam seni hariç tutalım bu tensellikten ozaman :D
YanıtlaSilbu arada madem sashanın müzikalitesine de taktın, belki davulunu da takarsın :)
http://kaynayan.blogspot.com/2010/08/has-davulcu.html
1. Çiğ et yemek bir yamyamlık değildir. Yamyamlık insan eti yemeye çalışmaktır. 2. Senin psikolojinde harbi dengesizlik seziliyor nedeni de o küçüçük yaşına rağmen kötü kelimelerin 2 tane hecenin birleşmesinden oluştugunu düşünmen. ( Bence o yaşta onu düşünecek kadar gelişmemiştirde beynin yinede neyse ) 3. Yazılarında kendini entellektüel sanmamız için elinden gelen her türlü saçma espiri ve saçma sapan fikirler ortaya koymuşsun. 4. en son olarak seçtiğin konuda ne kadar saçma bir kişiliğin oldugunu ortaya koymuşsun. acil kendini tokatla ve kendine gel. Yanlış anlama bunların blog yazarlıgında daha toysun ve bu eleştiriler gerçekten yardımcın olacak :) Kendine iyi bak.
YanıtlaSil1. Bence okuduklarınızı yüzeysel algılamamaya çalışmalısınız. (Farkındaysanız da hala siz'li biz'li konuşuyorum. Siz ne gibi bir samimiyetle bana sen'li ben'li hitap etmişsiniz anlayamadım... Bu sen'li ben'li rahatlığınızdan dolayı da beni tanıyan fakat adını vermeye cesareti olmayan birisi olduğunuzu düşündüm.) Konuya dönecek olur isem çiğ et yemek yamyamlıktır şeklinde bir sonuç belirtmedim. "Çiğ et yerken, doğamızda yamyamlık olduğunu düşündüğümü" ifade ettim. Bir çağrışım gibi diyelim... Bir yerden başka bir yere varmak gibi diyelim...
YanıtlaSil2. Hiçbir zaman "dengeli" olduğumu söylemedim ki zaten. :) Aksine yazılarımı biraz okumuş olsa idiniz sıklıkla dengesizliğimden yakındığımı ve bunun bana zarar verdiğini bildiğimi anlayabilirdiniz.
Emin olun şimdiki aklım çocukken olduğu kadar yaratıcı değil. Etrafınızdaki çocuklara biraz baksanız ne denli özel bir akıl işleyişleri olduğunu ve yaratıcılıklarını görebilirsiniz. Çocukken kurduğum hayalleri şimdi kurabilsem muhteşem bir öykü yazarı olabilirdim.
3. Entellektüel sanılmayı neden ister insan? Bana bunu anlatabilir misiniz? Gerçekten merak ediyorum. Benim böyle dünyevi dertlerim yok. İsteyen istediğini sanabilir, siz de saçma olduğumu düşününüz dert değil. Birini herkes beğenip severse orada sorun vardır zaten. Yalnız hemen bir dip not: Saçma dediğiniz bu konudan hareketle cinsiyet, cinsellik, kadının metalaştırılması, insanların hazlara yenik düşmesi, cinsellik ve şiddet bağlantısı gibi pek çok geniş bağlamlı alanlara varılıyor, bu konuda tezler yazılıyor, bilimsel araştırmalar yapılıyor. Bence ben kendimi tokatlayıp kendime gelmeyim de siz bir kerecik daha düşünün... Daha geniş düşünün. Böyle daracık, küçücük, fıçıcık kalmayın.
4. Şimdi burası bir blog. Adı üzerinde web "günlük". Kişisel bir şey. Bir konu sınırlaması/belirlemesi vs. yok.
Bu sizdeki nasıl bir kendine güven ki işlediğim konuya dahi karışabiliyor ve kendinizi "yardımcı"m olarak görebiliyorsunuz? Etrafımda bana yardımcı olabilecek güzel, iyi niyetli ve donanımlı insanlar var, sizden böyle bir talebim yok.
5. Eleştirileriniz için teşekkürler. Eleştirilmek güzel fakat adabıyla olursa saygı duyulur, aksi takdirde sizinki gibi rahatsız edici ve kişisel tatmine yönelik olur.
6. Kimseyi zorla tutmuyorum. Dilerseniz, güle güle! :)