Kayıtlar

Ekim, 2010 tarihine ait yayınlar gösteriliyor

Seni Sevebilmek İçin Yıllarımı Verdim!

Resim
Dikkat: Bu bir aşk hikayesi değil; bir vazgeçiş hikayesidir! Bu yazı, hayatımda sevebilmek için yıllarımı adadığım ve bugün itibarı ile vazgeçtiğim bir eyleme adanmıştır. Yemek yapmaya!!! Yemek yapmayı sevebilmek için çok fazla yol denedim. Zira ben sevmediği şeyleri bırakabilmek için bile ciddi manada çaba harcaması gereken bir insanım. Sevmediğim bir kitabı, sevmediğim bir filmi bile yarıda bırakamam. Yok olmuyor, yapamıyorum, tık geliyor, hareketsiz kalıyorum, zorunluluk halini alıyor, illa sonunu getirececeğim ben o eylemin. Lakin bu huyuma rağmen yemek yapmayı bir türlü sevemedim, sadece nedenlerini araştırmaktaydım ki bugün sonuca ulaştım. Şu bırakamama halime bir örnek vermem gerekirse bu sabaha dönebilirim. DVD oynatıcıma "Son Hava Bükücü" filmini yerleştirdim, heyecanlıydım, fantastiktir, bilim kurgudur severim ben, beni tanıyanlar bilir. Bu film için de büyük olmasa da beklentilerim vardı. En azından keyifli vakit geçirebileceğimi düşünmüştüm. Ha bu arada tamam iti

Enta omri 2/10 Ümmü Gülsüm

Resim
Ümmü Gülsüm'ün sesinde öyle bir büyü var ki hele bu şarkı (Enta Omry) adamı deli eder deli! Ben dinlerken çok ayrı yerlerde buluyorum kendimi. İçinde tutku, azap, yakarış olan şeyleri ne olursa olsun çok seviyorum. Bu şarkı da böyle bir şey... Bugüne kadar bloga eklediğim kendime dair en içten şeydir bu şarkı. Gizli kapaklı yanlarımın sesidir. Tamam indie, rock, downtempo, brit-pop candır canandır da şu şarkının yerini bugüne kadar hiçbir şey tutamadı bende. Nedendir bilmem... Kafamda kaybettiğim bir şeyleri yerine koyar gibi oluyorum dinlerken. Budur beni benden alan albüm... Kapağı bile büyü gibi işte!

Sanattan Nasibini Alamayanlara İbretlik!

Resim
Nevşehir’de gördüğüm bu elektrik trafosu, memleketim insanının sanatsal yönününü açık ve net şekilde ortaya koyuyor! Daha da kimse bana gelip bu toplum sanattan anlamıyor demesin. Bizler, trafoyu bile tuval olarak kullanan bir halkın evlatlarıyız!

Darlandım

Resim
Kaygılarımı kusup temizlendikten sonra, Dünya içine al beni!

Karar Verdim Emekli Olmuyorum!

İlgili resmi web sayfası hesabına göre 2040 yılında emekli olacakmışım!!! Bildiğin bilimkurgu film yılı o be!!! (Hatta vardı 2040 diye bir film.) Eh be güzelim, b enim uzay mekiğim bile olur o yıla, bahçemde plütonyum yetiştirmeye başlarım, torunlarım parlement mavisi doğar, Erbakan yeniden hayata döner; dirilir Benjamin Button olur, SGK kendini fesheder adını Sosyal Güveylik Kurumu yapar, 3 tane gelinim olur, kocam uzay domuzu avlarına çıkar falan... Offff!!! Of ki ne off! Küstüm. Gerçekten küstüm ama!

Bakın Bugün Size Ne Göstereceğim?

Resim
Üçüncü keredir John Berger'in Görme Biçimleri isimli başyapıtını okuyorum. Her okuduğumda benim yaratıcı gücümü artıran yanını fark ediyorum. O kadar uzun zaman önce okumuştum ki kitabı, artık unutmaya yüz tutmuştu. Buna izin vermemem gerektiğini çoktaan biliyordum. Bugünlük, kitaptan sizinle de paylaşmak istediğim bir bilgi, tespit, gözlem (her ne ise) var. Yazar der ki: " Yeniden canlandırılan resimlerin çerçevesinde çoğu zaman yazılar bulunur." Ardından aşağıdaki örneksemeyi yapar. (Tabii siz sayfa çeviremediğinizden ben de şöyle çok satır atlama olayına girdim münasip ise?) Ve devam eder ... (sayfanın devam eden kısmını fotoğrafa sığdıramadım) : "Eklenen sözün imgeyi nasıl değiştirdiğini açıklayabilmek güç, ama değiştirdiği kuşkusuz. Artık imge, sözü aydınlatıyor." Bunun üzerine ben de düşünmüştüm. Şöyle ki kitabın 27. sayfasındaki şu çok bilindik Van Gogh resmine bakarken ne gördüğümü sorguladığımda, silik bir yol, kuşlar ve ekin tarlasını görürken; 28. s

Neydim Demeyeceksin; Ne Olacağım Diyeceksin!

Resim
Banyomdaki floresan lambayı bile kendi başına değiştirebilmiş bir kadın olarak daha da kimse beni evlendiremez arkadaş!!! Ben bugünlere boşuna gelmedim. (Hacı, bundan şahane ışın kılıcı olur ha!)

Bir BAJKA Güzel

Resim
Bajka'nın sesine ve yüzündeki huzur veren yana hayranım. Özellikle Bonobo'nun (Bonobo konusunu hiç açmıyorum, bay Simon tastamam, ısırıksız bir bonibondur) eşlikçisi olarak seslendirdiği walk in the sky canım cananımdır, gerçekten gökyüzünde adımlar attırır bana. Bugünün asıl kahramanı ve sabahımı şenlendiren şarkı ise yine Bajka'nın Radio Citizen'a eşlik ettiği everything oldu. Bazı sabahlar ve bazı geceler Bajka'nın sesini duymak istiyorum ısrarla. Sanki bu dünyada değilmişim gibi hissedebiliyorum onu dinlerken. Bajka'nın sesini nasıl tarif edebilirim ki mmmm hani delicesine dondurma yersiniz de diliniz uyuşur, arkasından bir şarkı söylemeye ya da konuşmaya kalkarsınız ve çıkan ses acayip oturaklıdır, kendiniz bile bu kadar oturaklı olabildiğinize inanamazsınız hatta! Hah işte öyle. :) Hatun, oturaklı!

Gündem

102 yıllık geçmişinde (öyleymiş), İzmir Barosu ilk kadın başkanını seçti. İlk olması bizler için anlamlı. Ben durumdan pek memnunum! Elbette sadece "kadın"lık değil mevzu; meslektaş birliğinin daha sağlam kurulacağına olan inancımdır. Yargı organlarının kölesi olmamak niyetidir, maruz kalınan betliklere ses çıkarılacağının, tepki konulacağının bilincidir ve her gün etik değerlerini biraz daha yitirdiğimiz mesleğimize ilişkin nice umutlardır...

Sarı Oğlum

Resim
O benim sarı oğlumdu...

Teyze Oluşumunun Tamamlanması

Şu anda gözümü azıcık yukarıya uzattığımda muhteşem güzelliği ile Ay orada duruyor. Üstelik nasıl ki ben ona başımı kaldırıp bakıyorsam o da başını aşağı eğmiş beni gözlüyor, hepinizle birlikte! Heyecanlanıyorum bir bakış kadar yakınımızda oluşuna. Dünya ne muhteşem bir yer, şükürler olsun! *** Pazar günleri, tam anlamıyla bana ait olan tek günüm! Her zamanki gibi bugünü kendime ayırdım, önce seçimlerimiz için oy kullandım. Sandıkların kapanmasına 10 dakika kala yetişmiş olmam takdirle karşılandı. Olsun hasta halimle kalkıp gitmiştim, hiç gitmeyenler de vardı... İş mekanımın o uzamsız koridorlarında janti halimle (janti erkeklere denir ama kelimelerde de olsa cinsiyet ayrımı yapmamaktan yanayım) görülmeye alışmış olduğumdan pespaye halimden önce bir rahatsızlık duydum fakat sonra böyle bir derdim olmadığına karar verdim. Emin adımlarla yürümeye devam. Elime kurul tablosunu uzatan bir meslektaşa "ben zaten size oy vereceğim" dedim ve içeriye yöneldim. Oyumu verdim, sorumluluk

Before-After

Resim
BEFORE AFTER Şu fotoğrafı çektiğim günden beri (ki Ağustos ayına tekabül ediyor) o çiçeğin beyaz noktacıklarını surat olarak görüyordum, yaptım kurtuldum oh yau! :)

O kadar Çok ki!

Resim
Bu aralar yazacak şeyim çok fazla, o kadar çok ki yazamıyorum! Aslında itiraf etmek gerekirse sadece tek bir adama yazıyorum onları, blogumun kirveleri olarak sizler henüz göremiyorsunuz yazdıklarımı. Bu sebepten, şu sıralar blogumun pabucunu dama atmadığıma dair işaret vermek açısından tek yapabildiğim şarkılarımı paylaşıyor olmak. Bilin ki müzik benim doğmamış erkek evladımdır! Bugünkü şarkım Piano Magic'ten. Buğulu kadın seslerini sevdiğimi beni az çok tanıdıysanız bilirsiniz. Piano Magic'in bu şarkısını seslendiren Klima'nın sesi de bir hayli buğulu... Dinleyiniz diyeceğim şarkı Ovations albümünden değil ama ben bu kapağı çok beğendiğim için görün istedim, eksiklenmeyin. Kapaktaki kadının leğen kemikleri gerçekten güzel gözüküyor. Ben de işte kendi leğen kemiklerimi görmeyeli ne kadar oldu diye düşünedurayım, böyle şeylere de iç geçiririm bir yandan... Resimdeki leğen kemiklerini göremediniz mi? Zaten mesele de burada, onu sadece sarılan bu adam hissedebilir ve görebili

Buluşalım Haftaya!

Resim
Bugünkü şarkım Opeth'den gelsin madem. Hülasaten bulanık, boğumlu, burgulu ve 4.37'den itibaren de halaya durulup zılgıtlar atılması lazım gelen bir şarkıdır! Tarzımı pek yansıtmasa da bu şarkıyı severim. Sevmediğim tarzların, sevdiğim kısımlarını severim. (Yok artık!!! Bu ne demek ola ki!) Migrenim tuttu bak, saatlerdir kıvranıyorum haberi var mı kimsenin? Bir kolonya alıp kapımı çalanım oldu mu? Bir başımı ovanım? Efendim ne bileyim bir tu tu tu nazarlara gelmişsin diyenim (çünkü biliyorsunuz bilimin yüreklere su serpemediği yerde "nazardır"lar girer devreye)? Bir gelip de halimi görenim görüp de hatırımı soranım peki? Bir "al yavrum çorbanı iç" diyenim (anam anam garip anam, özledim be)? Bir 'dağğğlara taşlara' diye yakaranım? Bir sevenim? Bir "beni sizler yarattınız"ım? Bir baby on board'um? Bir bayram şekeri tutanım? Bir ne bileyim benim? Yoktu hiçbiri yoktu da şu şarkı vardı yanımda! Yarim olsun bu şarkı benim yarim! Yavrum olsun

Bitimsiz

Cümleye erememiş kelam, büyük bir kederi sırtlanmış elinden düşürmezmiş sevdiğinin adını bilirmiş, adı kamburu imiş göğsünde yanan cenabın yine de bırakmamış adını sevdiğinin elinden D.

Ne mi?

Bir mutluluk formülüm var: Belle and Sebastian (özellikle şu sıra i want to world stop) dinleyin ve üzerine temiz bir uyku çekin! Sevdiceğinizi düşünerek... Sevdiceğinizle gitmeyi düşünerek daha çok! Ve iyisi mi ne yapıp ne edip gidin buralardan!

Edemez!

Hiçbir aşk insanı yeni yıkanmış bir havlunun mis kokusunu içe çekmek ya da temiz çarşafta uyumak kadar mutlu edemez. Bu yüzden yalnızlık kutsaldır!

James Looker - Özlediğim Renkler!

Resim
James Looker'ı ilk kez Nouvelle Vague için çektiği şu fotoğrafla tanımıştım... Kendisi Avustralyalı gencecik fidan gibi bir fotoğraf sanatçısı. Müzik ile de içli dışlı. Mmh mhh ağzıma layık! Müzik ve fotoğraf yan yanayken daha şugar ne olabilir? (Hmmm bu fotoğraflara bir sevdicek ile birlikte bakmak olabilirdi mesela!) Müziği sevdiğini bir fotoğrafta bile bu denli belli edebilen bu adam da kim ola ki derken, diğer fotoğrafları ile buluşup halaya durmuştum! Abarttım zılgıt çektim hatta! Özlediğim renkler dedim, doğal ışık dedim, kusur dedim, iz dedim, nefes dedim, sebep dedim, sonra dedim... Fotoğrafladığı çoğu müzisyen ve band da en sevdiklerimiz arasında. Bazı albümlerin kapak tasarımında da yer almış. Ancak tek yaptığı bu değil elbet! Zaten "wedding" ile birlikte evlenme isteği edindim, depreştim, kendimi yollara vurup koca aradım, berduş oldum, ayyaş oldum, kocayı da bulamadım eve geri döndüm, en iyisi fotoğrafları herkeslere göstereyim dedim, birlikte ölelim dedim, Ti

Pete Doherty Sarhoşluğunda Gün

Resim
Pete Doherty'yi seviyorum ben! Çok! Aklı sarhoş İngiliz aksanını, devasa boyunu, kusursuz bir ses çıkarma derdinin olmayışını, çirkinliğini sakınmayışını (ki ben çirkinliği düpedüz severim), sarsıcı şairlerden ilham alışını, iki koca balon gözlerini! Şarkılardaki çatalları, bıçakları, savaşları, pes edişleri severim ben. Sese de yansısın bu. O zaman müzik şahsiyet kazanır. Kusursuz sesler çıkarmaya çalışarak söyleyince şahsiyetini yitirir şarkı. Pete Doherty'yi ilk olarak Libertines ile tanımıştım fakat doğrusu solo performansından çok daha fazla memnunum! Bir de Babyshambles var tabii o konuya hiç girmiyorum. "A little death around the eyes" Daha nasıl anlatabilir ki adam sarhoşluğunu! Ben bu adamın ölmesinden korkuyorum. http://www.youtube.com/watch?v=JoYcu-ML94w (en sevdiğim şarkısı...)

Sebil ve Su İşleri Bakanlığının Pek de bir Kayda Değer Çalışanları

Resim
Durum-1 Bayan Ne. , koridorda D.'ye bağırır: - Sana alıcam onu ben; “Yırtıcı Kuş”u! Ne.'nin bağrışını tuvaletten duyan D. kafasını kapıd an uzatarak yanıt verir: - Yırtıcı Kuş değil oo, “Alaycı Kuş” hem var o bende, bana onu alma, 1 yıldır getirmediğin 2. kitabı geri getir, okumadın bile insafsız, vicdansız. Aldın kitabı yattın üstüne! (aaa kitabım, kıymatlım o benim!) Bu esnada dialogu içerideki mutfaktan duyan Z., Ne. ve D.'yi görmemesine rağmen haykırır. Yeter ki o da bir ucundan bağırsındır: - Ben de var o , getiririm ben, almayın! Durum-2 Aynı günün ileriki bir zaman dilimi... D., oda arkadaşı N.'nin kocasının nüfus cüzdanının yüzde binbeş yüz büyütülmüş bir çıktısını yazıcının dibinde bulur. Herifço cümle aleme teşhir edilmektedir, yazıktır günahtır diyerek çıktıyı yanına alır. Görmesiyle salakça bir kahkahay ı da patlatmıştır. Odasına dönerken D., bir munzurluk peşindedir. Bu sırada N. bir müvekkil ile telefonda çok ciddi bir konuşma yapmaktadır. Çok çok möhim b

Gidersen - Jehan Barbur

Resim
Gidersen bana da bir dengini yolla... Gideceksen durma! Jehan Barbur, son zamanlarda kapımı sık sık tıklatır oldu. Bu sefer içeri çağırdım; birlikte kahve de içtik hatta. Ha zaten, yumuşak bir kahvenin boğazımdan kayışı gibi hissettirdi O'nu dinlemek. O söyledi, ben dinledim. Karnım karıncalandı. Ben karnımı ovuşturmaya başlayınca kalktı gitti. Yanlış anladı galiba. Oysa ben sadece sevince karnım karıncalanır. O gittikten sonra... ben hala mırıldanmalarda! Ama siz bana bakmayın, bir de "Öylesine" ve "Neden"i dinleyin vakit bulduğunuzda... iyi ki geldi de öptü beni şarkı!

Düşerken*

Resim
Kimse beni bunun için suçlayamaz! Ne kimseden bir şey çaldım ne de teşebbüs ettim! Ben sadece bulunduğum yerde durup duruyordum. Beklemedeydim, el frenim de çekikti! O zaman hayat benim başımda böyle kabaklar patlatmasın! Tutup da güzelim çiçeği avucuma düşürmesin. Yani kimin kafasına öylesine yürürken şu çiçek düşse, ardından da vücudunda yürür gibi salınıp avucuna kaysa benzer şeyi düşünecektir! Sanki sanki aşka dair bir şeyler çok yakınlarımda... Ya da buna inanmak istiyorumdur kimbilir! Aslında kendime sözlerim vardı, çok heybetli sözler veririm kendime duysanız şaşarsınız. Bu sefer de şu güzelim çiçek bozdu niyetimi, vallahi ben bir şey yapmadım! Bu çiçek bana Air'in çok sevdiğim cherry blossom girl şarkısını da hatırlattı... *Çalıntı başlık: Nick Hornby'nin aynı isimli kitabından... (Bilinçli bir tüketücü olarak telüf haklarına da saygılıyızdır !)

Saatler 7'yi Gösterirken...

Resim
Az önce yine dayanamayıp idefix'ten kitap sipariş ettim. Tutamıyorum kendimi, ne yaptımsa olmadı, dışarı çıkmasam evden, oturduğum yerden alıyorum. Internet alışverişi benim için ölümcül olmaya başladı! Kitaplığımda okumadığım bir yığın kitap var. Hepsini merak ediyorum ama merakımı sonlandıramadan yeni meraklar ediniyorum! Bugün aldıklarımdan bahsedeyim biraz... 1-) Oğuz Atay - Tutunamayanlar Ben Oğuz Atay ile ilgili çok fazla ahkam kesebilecek bir insan değilim. Sadece şunu biliyorum ki Tehlikeki Oyunlar ile girdiğim Oğuz Atay dünyasından kolay kolay çıkamayacağa benzerim... Her insan evladı en azından bir kez Oğuz Atay okusun. Ben bu işi bu yaşımda daha yeni yaptığım için çok eksiklendim! Bir Allahın kulu da çıkıp karşıma demedi ki 'bre deyyus aç gözünü de Oğuz Atay oku' diye. O yüzden size sinirliyim asıl! Bir de fırsatınız olursa Seyyar Sahne'den Tehlikeli Oyunlar'ı da izleyin derim! Daha önce de bunu söylemiştim. (Yazı için sizi şöyle alalım aziz