Seni Sevebilmek İçin Yıllarımı Verdim!
Dikkat: Bu bir aşk hikayesi değil; bir vazgeçiş hikayesidir! Bu yazı, hayatımda sevebilmek için yıllarımı adadığım ve bugün itibarı ile vazgeçtiğim bir eyleme adanmıştır. Yemek yapmaya!!!
Yemek yapmayı sevebilmek için çok fazla yol denedim. Zira ben sevmediği şeyleri bırakabilmek için bile ciddi manada çaba harcaması gereken bir insanım. Sevmediğim bir kitabı, sevmediğim bir filmi bile yarıda bırakamam. Yok olmuyor, yapamıyorum, tık geliyor, hareketsiz kalıyorum, zorunluluk halini alıyor, illa sonunu getirececeğim ben o eylemin. Lakin bu huyuma rağmen yemek yapmayı bir türlü sevemedim, sadece nedenlerini araştırmaktaydım ki bugün sonuca ulaştım.
Şu bırakamama halime bir örnek vermem gerekirse bu sabaha dönebilirim. DVD oynatıcıma "Son Hava Bükücü" filmini yerleştirdim, heyecanlıydım, fantastiktir, bilim kurgudur severim ben, beni tanıyanlar bilir. Bu film için de büyük olmasa da beklentilerim vardı. En azından keyifli vakit geçirebileceğimi düşünmüştüm. Ha bu arada tamam itiraf ediyorum film korsandı, mesleğime ilişkin özel uzmanlık alanım olmasına rağmen; hak, hukuk, gak guk dememe rağmen ben de bazen korsan film alıyorum, malum geçim derdi içerisinde aman kültürel faaliyetlerden de eksiklenmeyelim durumudur bu.
Neyse, bu "Son Hava Bükücü" filmi halis mulis sinema çekimiymiş ve o kadar kötü bir çekimdi ki film boyu ekranda görünen adamın sol omzuna yaslanma isteği duydum! Sol omuz ve ben bütün filmi birlikte izledik. Benim içimin geçtiği anlarda, zayıflığımdan faydalanarak elimi bile tutmuş şerefsiz; filmin sonunda söyledi! Aslında aramızda bir sıcaklık doğmadı da değil. (Tabii bu DVD yarın alındığı yerde cıngar çıkarılmak sureti ile iade edilecektir. Ben onları uyardım, sinema çekimiyse hiç verme dedim, yok abla dedi, olur mu dedi, ayıp ettin dedi!) Sözün özü, zulüm şeklinde de olsa filmin sonunu getirdim.
İşte bu huyumdan sebep, yemek yapmayı sevebilmek için de neler denedim neler. Kulaklıklarımı takıp müziği sonuna kadar açtım, hamurlarla oynadım, mantı bile açtım, televizyonu açıp kafamı oraya vermeye çalıştım, tariflere bağımlı kaldım, tariflerden bağımsız oldum, dans ederek yemek yaptım, başkalarına yaptığımı düşünerek, sevdiğim bir yazarın cümlelerini tekrarlayarak ve saire ve saire... Sevemedim kara gözlüm seni doyunca!
Bugün kendime son bir şans vermek istediğimi fark ettim, sevebilmek için yani! Şu fırında makarnayı yaptım;
Ve işte tam olarak bugün yemek yapmayı neden sevmediğimi keşfettim! Ne zaman yemek yapsam, ne kadar aç olursam olayım, ne hayallerle başlamış olursam olayım, yemeği yaparken birdenbire doyuyorum ve kendi yaptığım yemeği hiçbir şekilde yiyemiyorum. Zaten evde benden başka yiyecek kimse de yok, bir kedim bile yok ya olsa en azından ona yediririm de mutlu olurum! (Yeniden bir kedi ile aynı evi paylaşma fikrine de sıcak bakmaya başladım bu arada, birbirimize can yoldaşı oluruz fena mı? Ne çok severdim Babukimi...) Bu doyma hissi canımı sıkıyor, hiçbir şey yemeden karnımı şişiriyor, pişmanlıklara gark ediyor, o kadar uğraşarak yaptığım şeyi yiyememek sinirlerimi bozuyor.
Bu yüzden yemek yapmayı, yedirecek birileri olmadığı sürece hiçbir zaman sevmeyeceğim! Buyrun gelin alın götürün evinize, sevdiklerinizle yiyin. Ben yemeyeceğim. :(
bu yenmez mı yahu? cok güzel görünüyor, ama senı anlıyorum. eskıden bana da oyle oluyordu. ama artık olmuyor. allah allah sımdı farkettım bak.
YanıtlaSilTeşekkür ederim absolut.-Bu arada absolut vodka da en sevdiğim içkidir, söylemeden edemedim.- Görüntü güzel mi bilmem ama güzel olsa bile iştah kalmayınca hiçbir manası olmuyor işte. Eskiden olup artık olmaması da enteresanmış. Yani benim için hala umut var demektir. :)
YanıtlaSilSevgili Practice !
YanıtlaSilSenin bu yazdıklarından sonra bende de absolut gibi yemek konusunda bazı nirvana halleri oldu. 2 yıldır bende bıraktım. Erkek olmama rağmen hünkar beğendi bile yapardım. Durdum. Dediğin gibi paylaşamayınca, birlikte yemeyince anlamsızlaşıyor. İsteksizleşiyor, doymuş gibi hissediyorsun.
Bu kedi fikri çok iyi. Yeniden köle olmayı deniyeceksin anlaşılan.
Sevgiyle...