Kayıtlar

Eylül, 2011 tarihine ait yayınlar gösteriliyor

Çilek Reçeli

Resim
Yaratıcılığımın taBan yaptığı şu sıralar (Eylül ayında olmamıza rağmen, enteresan...) abidik gubidik şeyler yayınladığımın farkındayım. Daha çok " bir genç kızın güncesi " şeklinde bir blog olmaya doğru yol alıyorum ki "genç kız" sıfatını tozlu raflara kaldıralı çok oldu.  Onlar basamağı 3 olan hanelere doğru süzülürken, "kendimi 18 'lik gibi hissediyorum " diyecek kadar manasız bir insan değilim! Niye kendimi 18 yaşımda hissedeyim canım, o zamanki halimi şimdikinden daha çok sevmiyorum ayrıca!  Zaten şu sıralar bulunduğum tüm ortamlarda "olgun kadın candır" kampanyaları başlattım. 30 yaş ve üstü  takipçilerime müjdeler olsun, çalışmalarım devam edecek! Uuuu 30 yaş şahane şahane, 35-40 arası mı dedin, o zaten kadının en güzel yaşı, 40 dedin mi orada duracaksın dinlenmiş bir güzellik işte! ve saire... Bu harekete siz de destek veriniz. 

Anneler Ayakları Bile Öper! :)

Resim
Yavrular, önce karınlarını doyuruuurr... Anneleri onların ayacıklarını öpeer, onları güzel güzel seveer...  Sonra da yavrular o saadetle annelerinin göbüşünde uykulara dalaaaar... :)  

Sabah Şarkısı!

Sabahın 6'sında uyanıp bu şarkıyı dinlemek istiyorum, o kadar! Sol Seppy'den...

Noco(10)

Bence alyuvarlar, akyuvarlar, bir de alaturkadan mürekkeptir kanımız. Oğuz Atay-Tutunamayanlar

Neşeli Objeler!

Resim
Dün kendimi renklere boğdum ve yukarıdaki "şey"leri aldım! Bazen kendimi mutlu etmek için herhangi bir anlamı olmayan objeler almayı seviyorum.  1-) Mavi yastık: Yastığı dün aldım, aldığımdan beri de elimden bırakamıyorum. Ona sarılarak uyudum, gördüğüm kabus sırasında muhtemelen onu sıktım, dokusu çok güzel ve yanları da pofuduk pofuduk. İçinde küçücük ve yumuşacık boncuk taneleri var gibi, bana çok iyi geldi, lüzumsuz yere mi alıyorum demiştim ama kattığı sarılma isteği sayesinde bedensel yalnızlığı gidermenin çok da zor olmadığını gösterdi. Sanki karnım ağrısa ve üzerine bu yastığı koyup sarılsam, ağrıyı bile geçirecekmiş gibi hissediyorum. İyi ki almışım. Snoppy'deki mavi battaniyesinden kopamayan Linus misali artık benim de elimden bırakamayacağım bir mavi yastığım oldu, hayırlara vesile olsun! Mavi , uyku esnasında inanılmaz huzur katan bir renktir, herkese tavsiye ederim. Özellikle masmavi bir çarşafın üzerinde yatmayı deneyin, huzurlu uyuduğunuzu görecek

Müzik Kutusu

Kendime aylık last fm üyeliği aldığımdan beri pek mutluyum. Bir de iphone'un Tunel'n Radio uygulaması şahane.  Müzik konusundaki ufkunuzu ciddi anlamda açan iki uygulama/program bunlar. 

Ve Sonra Mutlu Olabilmek İçin Onları Dinliyorum...

Bu yüzden hep "nouvelle"... Mutluluğuma sebepler! 

Arada

Sabah 7.30'da uyandım, zorum neydi bilmiyorum. Uyanır uyanmaz da lavabo ovmaya başladım! Nedensiz bir sinirle uyanıyorsam gördüğüm rüyaya üzülmüşümdür ya da kızmışımdır. Sonradan hatırladım... Tabii...  Rüyamda taşrada bir yere duruşmaya gidiyorum, dava dilekçemi gayet güzel ve temiz şekilde hazırlamışım. Olayı anlatmışım, ilgili kanun maddeleri ile bağlantıyı kurmuşum ve en sonunda da bir kaç Yargıtay kararı ile süslemişim. Dilekçeye güveniyorum ya büyük bir güvenle çıkıyorum duruşmaya. Bu arada duruşmayı izleyen dünya kadar meslektaşım var, Türkiye'nin dört bir yanından bu duruşmayı izlemeye gelmişler, niyeyse (dava da sigorta hukuku ile ilgili bir dava-ki sigorta hukuku ile uzaktan yakından alakam yok) Hakim açıyor dosyayı, bir başlıyor bana zılgıt çekmeye, neymiş efendim bu nasıl kötü bir dilekçeymiş, ben hiç mi okulda hukuk nosyonu almamışım, bu kanun maddesinin bu davayla ne ilgisi varmış, ben ne biçim avukatmışım. Benim moral bir bozuldu, susamadım da cevap verdim. Bu

İçeri

Resim
Çok içerilerimden birisi var bu gece!  Tülay German ...  Benim için fazla nadide ve bir o kadar güçlü bir kadın! Üniversite yıllarımda O'nun gibi şarkı söyleyebilmek için çok uğraşırdım! Saatler boyu söyler, söylerdim.  Ara ara düşer aklıma, sanki uzaktaki bir dostumu düşünür gibi düşünürüm. Sebep ne? Bilmiyorum... Benim için O, hep şu  "Burçak Tarlası" albümünün kapağındaki güzel kadın! Hiç yaşlanmadı mesela, öylece kaldı. Çok az kadın bu denli hayranlık uyandırıyor bende. Sesiyle, yaşantısıyla, gidişiyle, her şeyiyle seviyorum. 

Yazık ki Bir Vakit...

Resim
Şimdi bu yazının başlığına baktığınızda duygusal bir yazı bekliyorsanız, ı ıh, hiç beklemeyin! Uykumdan uyanmışım, vakit geçirmeye çalışıyorum ve hiç de duygusal bir durumda değilim.  Daha çok mide ağrısı çekiyor ve "ulan tekrar uyusam mı ki", "yok uyumayayım şunun şurasında 1-2 saat kaldı, sonra da hazırlanır duruşmaya giderim", "yok yaaaa ben uyuyayım!", "uykum var mı ki şimdi benim, yok, ee o zaman yarını da kaldırır bu kadarla!", "offf öğleden sonra rezil halde olacağım, en iyisi uyumaya devam edeyim" gibi bir kısım monologlarım arasında müzik dinliyor, bir yandan da sevdiğim bloglara göz gezdiriyordum.  ***

NoCo(9)

Kadında aşık olma durumu,iki sahip arasında, babasının yerini alan damatla, sonraları belki kocasının yerini alacak bir aşık arasındaki sanrılı "fetret devri"ydi. John Berger.  G. 

YEDİNCİ

Şu dünyada düşeceksen yollara, İyisi mi yedi kez doğmaya bak. Bir kez, yangın çıkan bir evde doğ, bir kez, buzdan soğuk sellerde, bir kez, azgın deliler arasında, bir kez, olgun bir buğday tarlasında, bir kez de kimsesiz bir manastırda. Bir ağızdan ağlayan altı bebek, yetmez: sen kendin yedinci olmaya bak. Canını kurtarmak için dövüşeceksen, Karşısında yedi kişi görmeli düşmanın: Biri, Pazar günü dinlenen işçi olmalı, biri, Pazartesi sabahı işe başlayan, biri, para düşünmeden bir şey öğreten, biri, boğularak yüzme öğrenen, biri, koca bir ormanın tohumu olan, biri de yiğit atalarının koruduğu bir torun, ama onların bu hünerleri de yetmez: sen kendin yedinci olmaya bak. Bir kadın mı bulacaksın kendine, yedi erkek birden düşmeli o kadının peşine. Biri, güzel sözlere kanan, biri, başının çaresine bakan, biri, kendini hayalci sanan, biri, eteğinin altından kadını okşayan, biri, hiçbir numarayı yutmayan, biri, kadının düşürdüğü mendil

Nüve

Resim
Küçüklüğümde hep yapmak isteyip de yapamadığım günlük tutma işini, büyüyüp de burada, neredeyse 2 yıldır düzenli olarak yapmaktan dolayı tuhaf bir gurur duyduğumu fark ettim bugün. Bu yazıyı yazma fikrine kapılıp fotoğraflarla ilgili hazırlık yaparken bir anda bu küçücük heveslerin beni mutlu ettiğini anladım. Kendi kendime eğleniyordum. 1 izleyici ile başlayan bu 2 yıllık süreçte her şey bir kenara, çok başka ve güzel insanlar tanıdım.   Bu insanlar arasında en iyi tanıyabildiğim ve birlikte vakit geçirme şansını da yakaladığım birinin hastalık haberini aldığımda hüngür hüngür ağladığımı, O'nunla telefonda konuşurken nefessiz kaldığımı ve o gün üzerime çöken kabusu hatırlıyorum da... İşte o gün anladım ki bu insan benim dostum olmuş ve ben, O'nun canının yanmasından, O'nu kaybetmekten delicesine korkar olmuşum. Ve bir blog, böyle rastlaşmalara vesile olabilirmiş... Bu gerçekten çok kıymetli bir şey.      Hayatımda çoğu şeyde istikrar sağlayamamış bir insan olarak,

Şehirlerin Ardından

Yıllar sonra çok uzaklardan gelen bir insanı konuk ettim kendimin de misafir olduğu bu şehirde! O'nu en son 6-7 yıl kadar önce 15 dakika görmüştüm. Bir önceki hikayemiz ise çocukluğumuza uzanıyor; hemen hemen 25 yıl öncesine; annemin ve babamın yıllardır anlattığı bir hikayeye! O'nu kahverengi fitilli kadife pantolonunun üzerinden ve tam da poposundan ısırışım (ki çocuklukta ısırma konusunda ciddi bir eğilimim varmış), ardından ağlayarak benden kaçışı ve poposundaki diş izlerim! Van'dan gelen kuzenimle İzmir'de denize karşı oturduk bu gece! O Van'da büyüdü, ben Ankara'da. Biz birbirimizi neredeyse hiç tanımıyoruz ve İzmir'de biraraya geliyoruz! Buna rağmen gece boyu bitmedi konuşacaklarımız. Hiç aklıma gelmezdi orada O'nunla oturacağımız. Hayat ne garip! Ben bu geceyi ömrümce unutmayacağım. İyi ki adam akıllı tanıştık! Babamın gençliği ile oturup içtik sanki bu gece. Derin ve sarsıcı bir duygu bu!  

Tasa-rım!

Heyhat! Yıllar yılı hiçbir şekilde dokunmadığım blog tasarımım, balık kılçıklarım heder oldu gitti.  Çalışma masamı kaybetmiş gibi hissediyorum kendimi. Umarım bana ilham verir... O niyet ile çok sevdiğim bir fotoğrafı üst plana ekledim.  

Şarkıyı Dinlemeden Önce Yazımı Okuyup Ardından Merakımı Giderir misiniz? Antony&The Johnsons

Resim
Ankara'dan İstanbul'a doğru yol alıyordum. Hem de trenle; en sevdiğim! Yıllardan hangisiydi hatırlamıyorum, en az 6-7 yıl öncesi olacak... Mevsimlerden kıştı çok iyi hatırlıyorum çünkü tren Eskişehir'de arıza vermiş ve neyse ki tüm tren yolcuları Eskişehir'in ve trenin metal soğukluğunda can vermeden önce arıza onarılmıştı. O kadar üşümüştüm ki hayatımda hiç o kadarını bilmem! Gözüm öyle korktu ki dönüşte kendime İstanbul'dan siyah beyaz pötikareli bir battaniye alarak geri dönüş yoluna çıkmıştım. :) O küçük battaniye hala üşüdüğümde sırtımdaki yerini alıyor. Hala yepyeni, hala o yolculuğun güzelliğini hatırlatıyor! En neşeli zamanlarımdı o yaşlar...

Oğuz Atay'ın Büyüsü!

Resim
Ne zaman Oğuz Atay'a yaklaşsam karşıma O'nunla ilgili ve ilgilendiğim kitabı ile ilgili başka başka şeyler çıkıyor. Oğuz Atay sürprizlerle dolu bir adam benim için. Örneğin bir anda aklıma Oblomov'u artık okuyayım diye bir şey düşüyor ve ben o gün kitabı elime aldığımda Atay "Oblomovluk"tan bahsediyor... Bu şekilde pek çok tesadüfle harmanlanarak okuma keyfimi çok farklı boyutlara taşıyor. Ben buna Oğuz Atay Büyüsü diyorum.  'Tehlikeli Oyunlar' ile girdiğim Atay dünyası, geç kalmışlığıma ciddi manada üzüldüğüm bir diyardır. Olsun yaşım daha 29 ve Oğuz Atay'ın çok genç yaşta vefat etmiş olması nedeni ile kısacık hayatına sığdırdığı kocaman kitapları iki elin parmağını ne yazık ki geçmiyor! Dolayısıyla benim onu okumak için oldukça uzun vaktim varken O'nun daha fazla yazabilecek vakti yok! Ve buradan gideli çok oldu... 

Hayata Dair Basit ve Önemli Tavsiyeler (Bu ne sıkıcı bir başlık oldu!)

Çevremde tanıdığım herkese, hukuki meseleler konuşulduğunda aklıma geldikçe unutmamaları için aşıladığım bir kaç basit husus var. Bu listeyi oluşturmamın sebebi elbette karşımıza çıkan korkunç davalardır. Milletimin zekası genel olarak, pisliğe ve kolay yoldan para kazanmaya çalıştığından hiç aklımıza gelmeyecek davalarla karşılaşıyoruz. Bu ipuçlarını blogda da paylaşabileceğim yeni aklıma geldi! Bir kişi bile okusa, faydalansa kardır. Çok basit olarak göreceğiniz aşağıdaki bir kaç noktadan dolayı milyon TL'lik davalarla uğraşıyoruz. O yüzden gerçekten aman canım bunu bilmeyecek ne var diye düşünmeyin ve bir göz atın derim.

Pazar Günlerinin Şahı; Eylül Ayının ilk Pazarı!

Resim
Eylül ayı benim için yılın en keyifli ayıdır. İçimi yıldızlar, yaseminler, büyüklü küçüklü ağaçlar kaplar! Varoluşsal bir anlam yahut geçmişteki bir olaya bağlı olarak gelişen bir önemseme durumu değil. Sadece yazdan sonbahara geçişin ilk adımı Eylül'de atılır ya işte ben bu duyguyu çok severim! 

Kör Hırsız Aşık

Geçici hevesler ile körleşen insanlar, en büyük kötülüğü, yeniden görebilmek için başka insanların mutlu dünyalar gördükleri gözlerini onlardan çalarak yapıyorlar! Bu yüzden çalıntı bir güzelliği taşıyan yüzde mana göremiyoruz. O, hırsız! Ve bu yüzden bazısına 'değişmişsin' diyoruz! O, hırsıza rastlamış bir aşık! Hırsız ganimeti ile mutlu, aşık ise artık kör! İkisi de zararsız bundan böyle... Lakin aşık, aşktan geçip de kendine geldiğinde çalınan dünyasına kavuşmak isteyecek yeniden, karşı konulmaz bir kuvvetle! Bu isteğini dizginleyemeyecek! 1 yıl ya da 1 asır sonra ama nihayetinde vakti gelecek... İşte bu hikayedeki en tehlikeli kişi O; gözlerini geri almaya niyetlenen aşık eskisi! Gözlerini alana kadar çevresindeki her şeyi ve herkesi yakıp yıkacak, ateşe atacak ve bunu hiiiç umursamayacak! Bunun için de kimse O'nu suçlayamayacak. Çünkü gözle ruh kardeştir. Çünkü gözleri yitik, ruhu kayıp bir insan acı doludur! Acı çeken bir vakit mutlaka acı