Kör Hırsız Aşık

Geçici hevesler ile körleşen insanlar, en büyük kötülüğü, yeniden görebilmek için başka insanların mutlu dünyalar gördükleri gözlerini onlardan çalarak yapıyorlar!

Bu yüzden çalıntı bir güzelliği taşıyan yüzde mana göremiyoruz. O, hırsız!

Ve bu yüzden bazısına 'değişmişsin' diyoruz! O, hırsıza rastlamış bir aşık!

Hırsız ganimeti ile mutlu, aşık ise artık kör! İkisi de zararsız bundan böyle...

Lakin aşık, aşktan geçip de kendine geldiğinde çalınan dünyasına kavuşmak isteyecek yeniden, karşı konulmaz bir kuvvetle! Bu isteğini dizginleyemeyecek! 1 yıl ya da 1 asır sonra ama nihayetinde vakti gelecek...

İşte bu hikayedeki en tehlikeli kişi O; gözlerini geri almaya niyetlenen aşık eskisi!

Gözlerini alana kadar çevresindeki her şeyi ve herkesi yakıp yıkacak, ateşe atacak ve bunu hiiiç umursamayacak! Bunun için de kimse O'nu suçlayamayacak.

Çünkü gözle ruh kardeştir. Çünkü gözleri yitik, ruhu kayıp bir insan acı doludur! Acı çeken bir vakit mutlaka acı verir, bilerek ya da bilmeyerek; kuraldır!

Gözlerini arayan birine yardım etmeye kalkarsanız, kendininkileri bulana kadar sizinkileri çalabilir! Artık hırsız O'dur ve siz de aşığı! Üstelik sizin acınız o denli önemsizdir ki O'nun için! Kendi gözlerine vardığında, sizinkileri söküp atar, teslim etmez bile!

Bu hikaye böyle sürüp gider... Çünkü herkes bir hırsızın aşığı ve her aşık da bir başka aşığın hırsızı olacaktır bu kavimde! Acının üzerine mutluluk kurmaktır en zoru!

Yorumlar

  1. Hasretle gurbetten gelmesini bekleyen bir annenin ruh halindeki durumuyla pençerede beklerken gözlerinin dalıp gittiği gibi. Oysa annenin gözleri yollarda kalmıştır. O artık gözsüzdür. yanındakini göremez. Hasretle kavrulmştur. Annenin gözlerini gurbetten gelmisini beklediği çocuğu yollardan toplayıp annesine geri verecektir.

    YanıtlaSil
  2. işin içinde her ne kadar ulvi duygular olsa da;
    aşk özgürlüğe pranga vurur,
    özgürlükse kaçıştadır,
    kaçarken bilinç yerinde midir?
    değildir galiba.
    aşk denen şeyin kendisi de dahil olmak üzere, bütün bu trajik, hatta trajikomik olayların yanında yine de özgürlük gibisi yoktur!
    tabi özgürlük arayan birisi bazen kendini yakar, bazen kendiyle birliktekileri...

    YanıtlaSil
  3. Profösör, ne güzel bir örnekleme...
    Teşekkürler,

    YanıtlaSil
  4. Murat, işin içine prangalar girince ben orada aşkın mevcudiyetinden şüphe ederim. Aşk ozgurluge pranga vurmamalı; aklı, bedeni, mahpus ruhları hayatın prangasından kurtarmalı... Tabii bu bence... Böyle bir esareti aşk sanarak yaşadım zamanında ama o aşk sandığım şey beni sindirdi. Oysa aşk insanı her daim yanan kıpkızıl bir güneşe çevirmeli, kor olmadan ve küle döndürmeden!

    Ben o aşkı bulabildiğim gün bunu cümle aleme, tüm kuşlara, bulutlara, yeryüzüne, tüm ufka, bereketsiz topraklara, mutsuz insanlara, suskun meczuplara, nemrut yüzlü teyzelere, meymenetsiz suretlere haykıracağım. Onların da umudu olsun diye! :) sen de aşkını prangalar vurmadan yaşa, mutlu olabilmenin en kesin ve kestirme yolu bu gibi güzel insan.

    YanıtlaSil
  5. Aşk da insana içkin diğer her olgu gibi birebir özgürlük önermesi ile bağıntılıdır. Özgürlük tekil ve kelimenin liberal anlamı ile toplumsallığından boşalmış, bağımsızlık olarak algılanmamalıdır elbette.
    Aşk bir özgürlük yaratımıdır. Aksi yalnızca zayıflık, tutsaklık ve ucuz sığınma arayışlarından ibarettir. Aşk bir hırsızlık olgusu da olamaz bu biçimi ile. Kendini gerçekleyen bireyin en dik eylemidir aşk. Ha bunun cinsel varyasyonlarının sosuna bulanmış sözde tumturaklı tutkusu mu? Birileri hala özgür olmayı becerememiş demenin uzun yoludur hepsi bu.

    YanıtlaSil
  6. @Vuslat: Ne dersin, iyi oluyor gibiyim sanki ha? :)

    YanıtlaSil
  7. Vuslat moralimi bozmaaa! Direnç yüksek, akıl yerinde!

    YanıtlaSil
  8. Sevindim o halde! Devam et böyle... :)

    YanıtlaSil
  9. Sevgili Nouvelle !
    Vallahi ne diyeyim bilmiyorum. Yazdıkça açılıyorsun. Birbiri peşi sıra muhteşem betimlemeler ve irdelemeler geliyor.
    Zaten bu avukat milleti.., retoriği çok kuvvetlidir. Üstüne bir de dişiliğin duygusallığı ve naiflikte serpiştirilince çok güzel şeyler çıkıyor.
    Yine çok muhteşem olmuş. Benim de yazıp ama yayınlamadığım optik kurallar üzerinden giden bir yazım vardı. Onu anımsadım.
    Fakat senin matematik zekanda çok iyi olmalı ki kurgulama ve içine serpiştirilmiş sembolizmalar çok düşündürtücü.
    Mesela bende; göz, görme, görünmezlik, hırsızlık ve çalma eylemiyle ilgili yola çıkıp daha ilerilere giden bir sürü şeye yol açtı yazın.
    Çekilin yoldan bir serseri mayın var ortalıkta mı demek istedin acaba ..?
    Veya toplum bireyleri için birilerinde olan hayaletleri çıkarma için bir voodoo ayincisine mi ihtiyaç var ?.
    Çok iyi di. Ellerine sağlık.
    Sevgiyle...

    YanıtlaSil
  10. @Ali İkizkaya: Ben de bu yoruma ne cevap yazayım bilemedim. Kalakaldım öyle! En iyisi teşekkür edip çekilmek olacak galiba. Beğeniniz beni çok mutlu etti. Ben teşekkür ederim.

    Not: Bu arada söylemeden geçemeyeceğim. ANIKI çok tatlı bir isim/marka olmuş. (Hem kelime anlamı olarak hem de kısaltma olması yönüyle)

    Sevgilerimle,

    YanıtlaSil
  11. Sevgili Nouvelle !
    Asıl ben sana teşekkür ederim. Bu akşam senin yazılarına ait olsun. Gördüğün gibi etkilerine geç cevap verdiğim yazılarına yorum yazma akşamı. Bir anlamda yazan ve paylaşan ellere bir vefa neticesi.., el öpme ritüeli bu.
    Sevindim kısaltmanın beğenilmesine. İnşallah uğurlu gelir. Fonetiği tekrar eden ya da bana komik gelen ism ve hece metaforlarını severim ben. KOKO ZUZU, BİBU, BİMBO.. gibi.
    İlk farkettiğim anda aklıma bir bahçede unutulmuş naif ve melankolik bir Japaon kızı gelmişti aklıma. Ve bu ismi her yazışımda dişi olduğunu ve o bahçedeki bu kızın hali gözümün önüne geliyor.
    Sevgiler...

    YanıtlaSil
  12. "İlk farkettiğim anda aklıma bir bahçede unutulmuş naif ve melankolik bir Japaon kızı gelmişti aklıma."

    Ne tuhaftır ki siz bu betimlemeyi yaptıktan sonra o Japon kızı benim de gözümün önüne geldi. Ne kadar nadide bir surete sahip! Gözlerinin içi,içi,içi var. Ve o bahçe, çok güzel renklere sahip.

    Marka Hukuku çok yoğun çalıştığım bir alandır. Siz bu işi zaten çoktan çözmüşsünüz. Fonetiği tekrar edilen ve "o" gibi yuvarlak harfleri içeren, bir de çok uzun olmayan, logoları da karmaşık olmayan marka tercihlerinin çok daha etkili olduğu ve insanların aklında daha çok kaldığı için daha çabuk markalaşacağı yapılan araştırmalarla tespit edilmiştir. :)

    YanıtlaSil

Yorum Gönder

Bu blogdaki popüler yayınlar

Karton Adam

Pazar Günlerinin Şahı; Eylül Ayının ilk Pazarı!