"Acemi Öykü" Hakkında

Her şeyden önce şunu söylemeliyim ki evimi gerçekten çok özledim! Bu özlem, fena depreşik, feci karmaşık hallere sebebiyet verdi ve vermeye devam ediyor. Kafam gerçekten bozuk! İyi değilim daa!

Bu süreçte, delirmemek adına bir küçük öykücük yazmaya başladım. Bunu yaptığım yerin iş yerim olduğu da düşünülecek olursa kovulma tehlikesi ile bile karşı karşıyayım! Dolayısıyla bu adrenalin eşliğinde yazmak daha da bir hoş oldu. Yalnız, devam eden kısımları evdeyken tamamlamam gerekecek. Zira devirlerimiz bitmek üzere ve bir süre sonra işler yoğunlaştığında benim çalıştırabilecek bir beynim kalacak mı ondan bile şüpheliyim!

Neyse...

Şu anda okumakta olduğunuz yazı da "acemi öykü" adını verdiğim bu öykünün girizgahı ve tanıtımı niteliğinde. (Baaak öykü bitti de tanıtımı kaldı!) Tamam bana lolo yapmayın, öykü bitmedi, biteceğinin garantisi de yok, iyi ve beğeniye hitap eden bir şey olacağına dair bir garanti ise hiç mi hiç yok!

Sadece;

Bu öyküde kendimden fazlaca izler olacak,
tabii kendim dışında pek çok şeyden ve kişiden de izler olacak.
Kurmacalar olacak,
gerçeklerim de olacak.

Bunu bir görev gibi algılamaya başlarsam asla sonunu getiremeyeceğim,
dolayısıyla bunu bir görev gibi algılamamam lazım...

Bu sebeple öykünün bir son vaad etmediğini,
belli bir kesime hitap etmediğini,
belli bir ideolojik görüşü savunmadığını, (Zaten içinde herhangi bir ideoloji de yok da :) Muhteşem Yüzyıl'a olanları gördük!)
kendimi, neşemi, pisliğimi, mutsuzluğumu yazı ile kusuşum niteliğinde olduğunu,
söylemek isterim!

İstemeyen okumasın bu yüzden. Sadece şunu fark ettim ki insan kendi üzerinden bir şeyler kurunca; bu kimi zaman çok acıklı bir hale gelebiliyor. O yüzden siz evde kendiniz denemeseniz de olur. Ben acı çekmeyi seviyorum birader diyorsanız da keyfiniz bilir, yazarsanız okuruz!

Öyküyü ben bitiremezsem, bitirecek gönüllü avına da çıkabilirim. Gerçekte bu kadar hoyrat ve fevri olmadığımı da bilmenizi isterim.

Son olarak;
İşte bu da böyle bir şeydi der ve badeleri süzerek giderim. (geri dönmek üzere...)

Yorumlar

  1. Bak bu girişgahı öyküden sonra okudum... Bir fikir olarak söylüyorum, aslında sen deneme yazarı olmaya çok müsaitsin... Hayata içkin konularda keskin zekan ve yarattığı alaycılığınla sanki bu işte çok daha başarılı olacakmışsın gibi geldi bir an...
    Bu son cümlem sende öyküye ilişkin olumsuz bir intibadan yola çıkmış düşüncesi nüksettirmesin aksine denemeler konusunda oldukça başarılı olduğunu düşünüyorum...
    İyi geceler...

    YanıtlaSil
  2. Deneme mi! Yazarı mı! Hoppalaaa! Ben yazmak konusunda herhangi bir yeteneğe sahip olduğumu bile düşünmüyorum... "Keskin zeka", "başarı"! Ne çok güzel söz var bu yorumda Vuslat; korktum birden! Benim küllerimden de niye bir Montaigne doğmasın diyorsun yani sen şimdi? :)
    Benden olsa olsa çok konuşan bir guguk kuşu olur.

    Yorumun için çok teşekkürler. Gaza mı geldim, daha da mı telaşlandım belli değil!
    Sevgiler,

    YanıtlaSil
  3. Anka kuşu olup yandığını düşünüyorsan bilmiyorum, yani küllerinden kısmına yorum yapamayacağım. Fakat genele içkin yazılarına bakınca, olayları değerlendirme biçiminde Çok net bir eleştirel hava kendini fark ettiriyor. Eleştiri zekanın ürünüdür,şayet içinde sorgulama nüvesini barındırır.
    Sorgulama kabul etmeme ve anlam biçmeye çalışmanın adı değil midir? Hazır anlamları kullanmak yerine tekrar anlamlandırmak ise mesela yıllardır tanıştığın (Çünkü kavramlar, olgu ve olaylar bize yıllar boyu aynı biçimleri ile dikte edilir.)ve adı A. olan bir arkadaşına onun rızasına danışmadan birden B. ismini vermeye çalışmakla neredeyse aynı anlama gelir bu ise keskinliktir...
    Yani bence bir düşün zaten blog açman da buna delalet değil mi? Bloglar bireysel denemelerin dışa vurumudur nihai anlamda...

    Not: Guguk kuşu her zaman aynı sesi çıkarsa da söylediği şey sürekli değişir. Örneğin guk guk saat altı yemek vakti. ya da guk guk guk saat on olmuş Ayşeler ile buluşacaktın geç kaldın vb. Bunun nasıl bir yetenek olduğunu düşün istersen.
    Mesela ben guguk kuşu olmayı dilerdim kendi adıma... Guk Guk .................
    :)
    Sevgilerle...

    YanıtlaSil

Yorum Gönder

Bu blogdaki popüler yayınlar

Kör Hırsız Aşık

Karton Adam

Pazar Günlerinin Şahı; Eylül Ayının ilk Pazarı!