Geçici hevesler ile körleşen insanlar, en büyük kötülüğü, yeniden görebilmek için başka insanların mutlu dünyalar gördükleri gözlerini onlardan çalarak yapıyorlar! Bu yüzden çalıntı bir güzelliği taşıyan yüzde mana göremiyoruz. O, hırsız! Ve bu yüzden bazısına 'değişmişsin' diyoruz! O, hırsıza rastlamış bir aşık! Hırsız ganimeti ile mutlu, aşık ise artık kör! İkisi de zararsız bundan böyle... Lakin aşık, aşktan geçip de kendine geldiğinde çalınan dünyasına kavuşmak isteyecek yeniden, karşı konulmaz bir kuvvetle! Bu isteğini dizginleyemeyecek! 1 yıl ya da 1 asır sonra ama nihayetinde vakti gelecek... İşte bu hikayedeki en tehlikeli kişi O; gözlerini geri almaya niyetlenen aşık eskisi! Gözlerini alana kadar çevresindeki her şeyi ve herkesi yakıp yıkacak, ateşe atacak ve bunu hiiiç umursamayacak! Bunun için de kimse O'nu suçlayamayacak. Çünkü gözle ruh kardeştir. Çünkü gözleri yitik, ruhu kayıp bir insan acı doludur! Acı çeken bir vakit mutlaka acı
iyi geldi bunlar gece gece :)
YanıtlaSilGece değil de az önce dinleyebildim. Alternatifli son olayı iyi olmuş :)
YanıtlaSilİnsanın diğerini mülkü olarak görmesidir bu türden şarkılara vesile olan. Öyle ki mülkün kendisi doğası gereği mülk sahibini mülksüzleştiremeyeceğinden zihinsel olarak alışılmadık bir durumla karşı karşıya olma durumu söz konusu: "Nasıl Aldatılırım?" iyi de o raddeye gelirken yani artık o son nokta yaşanana kadar neredeydi ilişki... Ben pek sevmem ilk şarkı türü şarkıları. Ama ikincisi gerçekten hoştu...
@mefisto: oh yarasın! :)
YanıtlaSil@Vuslat: Mülkleştirme konusunda sonuna kadar katılıyorum. Her şeyi bitiren şey de budur aslında. Kıvamını tutturamamışlık bir de!
YanıtlaSilBirinci şarkıyı severken kaç yaşımdaydım hatırlamıyorum bile. :)
İkincisi ise İstanbul'dan sebep her daim sevilebilir şahsımca... İstanbul'u da deli gibi özlediğimi belirtmeden geçemiyciiim.
İyi bir ara sevdigin yerlerin adını yaz resimlerini çekip göndereyim sana istanbuldan.
YanıtlaSil