Var mıdır?
Sevdiğim insanlara sevdiğim şarkılar uçurmaya devam ediyorum...
Hem de yaklaşık 21 senedir!
Küçükken balkonlu bir odam vardı. Çok güzel çok! O oda için -di'li geçmiş zaman kullanamam. O oda hala içimdedir ya da ben hala içindeyim o odanın. Gece yıldızların kucağında, gündüz bulutların salıncağındaydı! “Göklerle köpükler arasında”... (Bu Boris Vian cümlesini ömrümce kafamdan çıkaramadım niyeyse! Bkz. Günlerin Köpüğü. Beni mutlu eden şeyleri bu öbek ile tasvir etmek hoşuma gider.)
Neyse, hatırlıyorum gökyüzüne çok sık bakardım odamdan. En çok da geceleyin. Oldum olası gecelere tutkunluğum var. Şu hava kararıp da yalnızsam, kafam kıyak, gözlerim açıksa; hele o çok nadiren yakalayabildiğim benden içeri halim de varsa keyfime değilmez. Belki bir tane de soğuk bira! Ya da bol limonlu bir absolud vodka... Ekşi yemek için yaratılmışım. Küçükken en sevdiğim şey çikolata değil turşuymuş. Hatta alerjim bile olmasına rağmen yemekten alamazdım kendimi. Dudak üzerimde bıyık şeklinde bir kırmızı hat bırakırdı her seferinde. Yanardım yanardım yine yerdim. Hayatımdaki diğer alanlara yaklaşımım da bu ısrarcılık ve mazoşizmden nasibini almıştır! Yansam da yerim üstadım; löpür löpür götürürüm yeter ki seveyim...
İşte ben orada müzik çalışırken, şarkı söylerken ve özellikle de iyi olduğunu düşündüğüm müzikleri dinlerken kapıyı, bacayı sonuna kadar açardım. Açardım ki hiç duymamış olan insanlar da o müziğin güzelliğine nail olabilsin. Bu konudan en çok alt komşum muzdarip olsa gerek! Hiç şikayet etmedi ki...
Müzik zevkine çok güvenerek kendimi beğenmişlik mi etmişim? Bence, sadece bencillik etmemişim...
Bir insana beklemediği anda hamle yapmak, yolu her nasılsa kendinden bir şey vermek güzeldir! Gizlice, sinsice, fark ettirmeden, şaşırtarak, susarak ya da başka bir yolla ama bunu yapmalı insan.
* Mesela ben dün M. Hanım'a iki şarkı gönderdim. Çok hoşuna gitti, yüzü güldü, işte buydu!
* Bugün Ü. Bey'e bir film hediye ettim. Çok hoşuna gitti, yüzü güldü, işte buydu!
* Oda arkadaşım E.'ye geçen haftalarda bir kitabımı verdim. Korktu ama yüzü güldü, işte buydu! (Bu kitap hiç okunmamış gibi ben bunu nasıl böyle muhafaza edeceğim, istersen hiç verme dedi.) * En sonunda da kendime iki perdelik bir oyun hediye ettim. Çok hoşuma gitti, yüzüm güldü, işte buydu!
* Şimdi düşünüyorum. Acaba bir yolu var mıdır...?
Hem de yaklaşık 21 senedir!
Küçükken balkonlu bir odam vardı. Çok güzel çok! O oda için -di'li geçmiş zaman kullanamam. O oda hala içimdedir ya da ben hala içindeyim o odanın. Gece yıldızların kucağında, gündüz bulutların salıncağındaydı! “Göklerle köpükler arasında”... (Bu Boris Vian cümlesini ömrümce kafamdan çıkaramadım niyeyse! Bkz. Günlerin Köpüğü. Beni mutlu eden şeyleri bu öbek ile tasvir etmek hoşuma gider.)
Neyse, hatırlıyorum gökyüzüne çok sık bakardım odamdan. En çok da geceleyin. Oldum olası gecelere tutkunluğum var. Şu hava kararıp da yalnızsam, kafam kıyak, gözlerim açıksa; hele o çok nadiren yakalayabildiğim benden içeri halim de varsa keyfime değilmez. Belki bir tane de soğuk bira! Ya da bol limonlu bir absolud vodka... Ekşi yemek için yaratılmışım. Küçükken en sevdiğim şey çikolata değil turşuymuş. Hatta alerjim bile olmasına rağmen yemekten alamazdım kendimi. Dudak üzerimde bıyık şeklinde bir kırmızı hat bırakırdı her seferinde. Yanardım yanardım yine yerdim. Hayatımdaki diğer alanlara yaklaşımım da bu ısrarcılık ve mazoşizmden nasibini almıştır! Yansam da yerim üstadım; löpür löpür götürürüm yeter ki seveyim...
İşte ben orada müzik çalışırken, şarkı söylerken ve özellikle de iyi olduğunu düşündüğüm müzikleri dinlerken kapıyı, bacayı sonuna kadar açardım. Açardım ki hiç duymamış olan insanlar da o müziğin güzelliğine nail olabilsin. Bu konudan en çok alt komşum muzdarip olsa gerek! Hiç şikayet etmedi ki...
Müzik zevkine çok güvenerek kendimi beğenmişlik mi etmişim? Bence, sadece bencillik etmemişim...
Bir insana beklemediği anda hamle yapmak, yolu her nasılsa kendinden bir şey vermek güzeldir! Gizlice, sinsice, fark ettirmeden, şaşırtarak, susarak ya da başka bir yolla ama bunu yapmalı insan.
* Mesela ben dün M. Hanım'a iki şarkı gönderdim. Çok hoşuna gitti, yüzü güldü, işte buydu!
* Bugün Ü. Bey'e bir film hediye ettim. Çok hoşuna gitti, yüzü güldü, işte buydu!
* Oda arkadaşım E.'ye geçen haftalarda bir kitabımı verdim. Korktu ama yüzü güldü, işte buydu! (Bu kitap hiç okunmamış gibi ben bunu nasıl böyle muhafaza edeceğim, istersen hiç verme dedi.) * En sonunda da kendime iki perdelik bir oyun hediye ettim. Çok hoşuma gitti, yüzüm güldü, işte buydu!
* Şimdi düşünüyorum. Acaba bir yolu var mıdır...?
Yorumlar
Yorum Gönder